Pazar, Nisan 26, 2009

Kırmızı Kazak


Kırmızı bir kazak hiç bisikletin yerini tutar mı?

İlla ki istediğimiz olmadığında onun yerine gelen mutlu eder mi?

Tutturduk mu bir kere; inadım inadım olmazsa olmaz; sevmiyorum hiç birinizi.

Kırmızı Kazak güzel bir kitap...

Kitaptan seçtiğim bir kaç cümle aşağıda; beğenirseniz okuyun bence.

"Mutlu mu mutsuz mu olacağına karar vermen gerek. Ve hiç bir şey -ne bir kazak ne bir bisiklet- bunu asla değiştirmeyecek"

"...doğumlarıyla birlikte sahip olduklarını iç güdülerini günden güne unutmaya eğilimlidir. Herkes sevildiğini hissetmek ister ama sadece yalnızlık hissettiğinde başka bir şeyle bunu tamamlamak çok daha zordur."

"Bazen en çok arzu ettiğimiz armağan zaten bizimdir, ancak ona sahip olmak için mücadele etmemiz gerekir"

"Fırtına hiç bir zaman dinmeyecek. Dinemez. O sana ait...
...Fakat şimdiye kadar hiç kimse fırtına yüklü bulutların arasında kaybolmadı, sadece onunla yüzleşti... Fırtınayla mücadele etmek zorunda değilsin, sadece kabarmasını durdurmak zorunda değilsin, sadece kabarmasını durdurmak zorundasın... Ona kendi gücünden vermeden kabarmasını durdurmak zorundasın..."

Sultanahmet'te Bahar

23 Nisan resmi olarak bahara ait bir gün de olsa; genelde soğuktur. Soğuk olsa da ruhum için sokaklardaydım. İyi geldi.

Sultanahmet'teki en sevdiğim ağaç; sanırım japon kiraz ağacı sakura olabilir.

23 Nisan'da bayraklarla Ayasofya

Su perdesi ardında Sultanahmet Camii

Cumartesi, Nisan 25, 2009

Cumartesi


Pasaklı Tanrıça'yı Dilek bitirince okuyacaktım; Hande müsaitti onunkini aldım.

Benim gibi bu günlerde ciddi ciddi gitmeyi düşünen birisine en verilmiycek kitap aslında. Haklı çıkarttı beni, gidiyorum buralardan.

Hayır, hayır çok istesem de gidemiyorum yerimden bile kıpırdayamam.

Bildik romantik komedilerden. Hafif, keyifli, eğlenceli.

Şimdi biz Sam gibi kaçıp gitsek -neyseki benim yemek ve ev işlerinde sıkıntım yok- Nat gibi yardımsever bir yakışıklı çıkmaz karşımıza, çıksa da aşık olmaz, aşık olsa bile kalkıp peşimizden gelmez.

Aşk olmasaydı, zorlukların üstesinden gelebilir miydi?

Cumartesi gününü bir adet Pasaklı Tanrıça romanı ve Slumdog Millionare izleyerek sona erdirdim. Oysa dışarda bahar var di mi?

Cuma, Nisan 17, 2009

Bebek Şekerleri

Geçen haftalarda yeni bir bebek projesini daha tamamladık. Resimlerini koymam biraz vakit aldı, ancak zamanım oldu.

Her projede bir öncekinden daha güzel şeyler çıkıyor ortaya. Stresli ve riskli mesleği bırakıp huzurlu ve mutlu olayların parçası mı olsak bundan sonra diye düşünmüyor değilim.

Karşınızda Kaan bebek için özel çalışmamız...



Çarşamba, Nisan 15, 2009

Kaç kaçta nereye kadar?

Aynada kendimle göz göze gelmiyorsam eskisi gibi;

Bir şeyler yazıp yayınlamamak için akşamları bilgisayardan uzak kaçıyorsam;

Her şeyin üzerinden şöyle bir geçip derinlere inmiyorsam;

Okuduğum kitabın bir an önce son sayfasına ulaşmaksa farkında olmadan esas hedefim;

Vardır bir sebebi elbet.

Ne yaptığımı ne düşündüğümü bazıları bilmesin istiyorum biraz da onun için eskisi gibi maceralarımı hissetiklerimi yazmıyorum.

Yazmanın en tuzak kısmı da burda başlıyor, bi şeylerden korumaya korunmaya çalışınca ruh özgürlüğünü yitirince olmuyooooor.

Salı, Nisan 07, 2009

Seninle

Akşam eve gelir gelmez yazacaktım, aklımdan geçenler canlıyken. Ama her zamanki gibi geldiği anda değerlendirilmeyen kelimeler, soğumuş yemek gibi lezzetini keyfini kaybediyor. Şimdi ne yazsam boş. Boş mu?

Boş değil.

Bu baharı yaşamak, yeniden doğmak istiyorum. Ama havaların ısınmasını bekliyorum, boğazda erguvanların açmasını, bir de seni.

Bu baharı seninle yaşamak istiyorum. Bir sürü planım var bu baharı değerlendirmek için. Fazla zaman yok biliyorum. Bahar da kısa, yetmez, yetenleri yaparız. Yeter ki iste.

Neler mi?

Üsküdar'da bir sabah, denizin ortasında durup dünyanın en özel ve güzel şehrini alabildiğince seyretmek

Çimenlere oturup erguvan terasından gemileri seyretmek,

Eminönü'nden alacağın uçurtmayla benim için ilk kez -seni bilmem- uçurtma uçurtmak istiyorum. Beceremesek bile beceriksizliğimize gülmek istiyorum.

Mihrabat'ta yürümek istiyorum, yeşil, pembe, beyaz, sarı baharda ne kadar renk ve koku varsa ruhumuza işlesin diye.

Yakın İstanbul'a uzaklarmış gibi gidip buraların grisini bir günlüğüne de olsa unutmak istiyorum.

Ruhumuza ağırlık veren her şeyi bir günlüğüne de olsa emanete bırakıp, uçmak istiyorum.

Ama yalnız değil.

Başkasıyla değil seninle.