Pazar, Kasım 16, 2008

Kendime Giden Yol

Son zamanlarda bilgisayarımın başında yada kalemimle kağıdımın başında pek olamıyorum. Bırak başkasıyla kendimle bile pek baş başa kalamıyorum. Pek iyi bir şey hatta hiç iyi bir şey değil bu durum. Kendimle konuşamamak beni kendime yabancılaştırıyor, robotlaştırıyor sevmiyorum bu durumu. Yakınlaşmak aradaki buzları eritmek istiyorum. Özlüyorum.

Yol bulamıyorum kendime, içimdekine ulaşmaya. Çok zor değil gibi gelse de, aslında o kadar zor ki. Dönüp bi içinize bakar mısınız? Oradaki sizle konuşuyor mu, açıyor mu size içini?

Açıyorsa ne ala tebrik ederim, aman arayı bozmayın.

Ne yapmışım geçmiş Kasım'larda diye bi arşivi dolaşıyım dedim. İşte o zaman anladım kendimden ne kadar uzaklaştığımı. Onları da alıp geldim bugüne, linklerini koyuyorum aşağıya okumak isterseniz diye.

21 Kasım'da yağan kar için yazdıklarım, yılbaşı kartları, koku üzerine yazdıklarım ve maillerden gelen 30'un dan sonraki kadınlar için yazılan hoş bir yazı. -O zamanlar 30 bile değilmişim-

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2005_11_01_archive.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2006_11_01_archive.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2007_11_01_archive.html

30'larında

Andy Rooney der ki... " Yaşım ilerledikçe, en çok otuz yaşını aşmış bayanlara değer vermeye başladım." İşte bunun sebeplerinden bir kaçı:

Otuz yaşını geçmiş bir kadın asla sizi gecenin bir yarısı uyandırıp "ne düşünüyorsun?" diye sormaz. Umurunda değildir çünkü ne düşündüğünüz.

Eğer otuzunu aşmış bir kadın TV'deki maçı seyretmek istemiyorsa, söylene söylene TV'nin karşısında yanınızda oturmaz. Yapmak istediği bir şeyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan bir şeydir.

Otuz yaşını aşmış bir kadın kendini yeterince iyi tanır ve kendinden emindir... Kim olduğunu, ne olduğunu, ne istediğini, ve kimden istediğini bilir.
Otuzunu aşmış çok az kadın onun hakkında ya da yaptıkları hakkında ne düşündüğünüzü önemser.

Otuz yaş üstü kadın çoğunlukla büyük aşklara, ömür boyu sürecek bağlılıklara doymuştur. Hayatında en son ihtiyacı olduğu şey bir başka mızmız, devamlı söylenen, ne yapacağına karışan, yapışkan bir aşıktır.

Otuzunu aşmış kadın, ağırbaşlıdır. Bir operanın ortasında ya da pahalı bir restoranda sizinle çığlık çığlığa kavga etmesi çok nadirdir. Ha tabi hak ettiyseniz, sizi vururken de hiç tereddüt etmez, sonuçlarına katlanmayı da planlayarak...

Otuzunu aşmış kadın övgüler yağdırmakta çok bonkördür, çoğu hak edilmemiş bile olsa... Çünkü takdir edilmemenin ne olduğunu iyi bilir.

Otuzunu aşmış kadın sizi bayan arkadaşlarıyla rahatlıkla tanıştıracak kadar kendine güvenir. Daha genç bir kadın, en iyi arkadaşını bile görmezlikten gelebilir, yanındaki adama güvenmediği için.

Otuz yaşın üstündeki kadın sizin onun arkadaşına ilgi duymanızı hiç önemsemez, arkadaşının onun aldatmayacağını bilir.

Kadınlar yaşları ilerledikçe medyumlaşırlar. Ona günah çıkarmanıza hiç gerek yoktur, onlar her bir haltınızı bilirler.

Otuz yaşını aşmış bir kadın kıpkırmızı bir ruj sürdüğünde bu ona çok yakışır. Ama daha genç kadınlarda böyle değildir.

Otuz üstü kadınlar açık sözlü, doğrucu ve dürüsttürler. Ne kadar geri zekalı olduğunuzu bir çırpıda açık açık söyleyiverir, eğer bir geri zekalı gibi davrandıysanız. Onun için ne anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Ama Yonca'cim,

Yazilarindan birinde soyle yazmissin "sonbaharla birlikte bende ki mutsuzluk sendromu ortaya çıkar. Ta ki kar yağmaya başlayana kadar." hadi kar yagsin hemen.

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

Ama Hande'cim hala güneş var. Ben henüz kara hazır değilim, daha çok pastırma yazı uzasa modundayım :)

Asortik Krep dedi ki...

Otuzlu yaşlar bence güzelmiş :))

Gerçekten bir dönüm noktası..Umarım kırklar içinde böyle yaklaşımlarda bulunabilecek günlerimiz olur..

Birde şu güvenlik harflerini kaldırabilirsen iyi olacak..!