Pazartesi, Eylül 17, 2007

Okulun İlk Günü 25 Yıl Önceydi

Benim için okulun ilk günü bundan tam 25 yıl önceydi...

O kadar çok mu büyüdüm ben? Hayatımdaki bir başlangıcın üzerinden çeyrek asır geçti diyebilecek kadar çok...


Okullar açılıyor bugün. Cümbür cemaat herkes okullu oluyor. Artık bizim gibi okulla ilişkisi kalmayanlar bile, trafik nedeniyle okullu oluyor. Yani biraz milli meselemiz gibi bir şey.

Sabah yollarda formalı çocukları görünce ilkokula başladığım günü düşündüm.

Gülümsedim.

1982 yılı. Ben henüz 5 yaşındayım. Ablam ilkokula gidiyor ve ben de okula başlamak için deli oluyorum. Tutturuyorum; ben bu sene okula gidicem diye. Okula başlama yaşı 7. Daha küçükleri almıyorlar. Ben tehdit ediyorum; kendimi balkondan aşağı atarım diye. Okul müdürüyle görüşüp yaşımı büyütmek için mahkemeye veriyoruz. (Yani aslında bugün nüfusa göre 32 de olabilirdim) Mahkemeye gitmezseniz mahkeme düşer, okula müfettiş gelirse de yaşını büyütmek için mahkemesi var diye belgeyi gösteririz dediler.

Böylece Yavuz Selim İlkokulu'nda 1-H sınıfında 1966 numarayla eğitim hayatıma başladım, güle oynaya. -şimdiki çocuklar bırak okulu, yuvaya giderken bile ağlamaktan helak olup anne babalarını yuva kapılarında süründürüyor. Kesinlikle o da ayrı bir yazı konusu-

Başarılı bir öğrencilik hayatım oldu. Önüme konan engelleri aşmayı hep bildim. İnandığım için herkese karşı savaştım, hatta öğretmenime bile.

Eylül'de okula başlamışız ve 10 Kasım törenlerinde şiir okumak için 1. sınıflardan seçim yapacaklar. Öğretmenler sınıflarından seçtikleri öğrencileri esas seçme için gönderiyorlar. Sınıfta şiirimi okudum ama öğretmenim beni bir üst seçmeye göndermedi. Ertesi sabah yapılacak seçmenin yerini ve saatini bildiğim için, tutup annemin elinden seçmeye gittim. Ve beni seçtiler, bir de bizim sınıftan birisini daha. -Müdürün tanıdığı diyorlardı onun için ama doğru muydu bilmiyorum-

Bilmem belki o gün yaptığım haddini bilmezlikle mi, sadece başarılı bir öğrenci olduğum için sevilmeye devam ettim. Ama o ilk öğretmenle olan özel yakınlık hiç olmadı aramızda. Hatta gizliden gizliye bir çekişme bile yaşanmış olabilir. Fakat uzun boylu, zayıf, esmer, şık giyinen ve özellikle yüksek topuklu ayakkabılarıyla hayran olduğum bir kadındı herşeye rağmen. (Topuklu ayakkabı geçmişim o günlere değil, daha eskilere yürümeyi öğrendiğim annemin ayakkabılarını helak ettiğim döneme rastlar.)

O zaman yaptıklarıma bakınca; hala aynı cesur kız mıyım diye düşünüyorum bazen?

Büyümenin bedellerinden biri olsa gerek düşünerek atıyorsun adımlarını çünkü artık kaybedecek, kaybetmek istemeyecek kadar daha çok şey birikti hayatımızda. Bir yandan da hayat öğretiyor daha az talepkar olmayı, aslında biz izin vermesek olmaz ama. Vazgeçiyorsun kendinden, asgari müştereklerde yuvarlanıp gitmekle de idare edebilirim diyorsun. Ama bazen de durup; kendime nasıl bunu yapmışım, neden yapıyorum diye sorgulayıveriyorsun.

İşte o sorguladığın anlarda ne kurtarabilirsen hayattan, o kadar mutlu oluyorsun.

1 yorum:

sofi dedi ki...

iki çocuk yetiştiren biri olarak şunu rahatça söyleyebilirimki insanlar karakterleriyle doğar senin 5 yaşındaki kendinden emin güçlü duruşun ,inadın ve azmin hala seninle...